22 Ocak 2012 Pazar

Sandık Lekesi

Dolabınızı açıp hiç düşündünüz mü? “Bir gün elbet giyerim” diyerek özenle sakladığınız, askılarda yıllardır sizi gözü yaşlı bekleyen kaç tane giysiniz var?
Gözü yaşlı deyince inanmadınız belki bana, peki siz hiç sandık lekesi görmediniz mi?
Durduğu yerde neden sararır sanırsınız kumaşlar? Onlar da ilgisizlikten, özensizlikten küserler size.

Dolapta yıkanmış, ütülenmiş ya da daha kötüsü etiketi bile üzerinde, belki bir indirimden alınmış ama hiç giyilmemiş, belki doğum gününüzde hediye gelmiş, “hediye hediye edilmez” mantığıyla başkasına da veremediğiniz kaç elbiseniz var?

Ancak o model sizi şişman gösteriyor ya da o renk size hiç uymuyor öyle değil mi?

Belki 5 yıldır o oduncu gömleğini hiç giymediniz, belki o arada 1-2 kez ev değiştirdiniz, taşınırken “şimdi uğraşmayayım yeni eve taşınınca ilgilenirim” dediniz, yeni eve taşınınca askıya asıp yeniden dolabın diplerindeki yerine kavuşturdunuz.

Peki, bu 5 senede kaç arkadaşınız hayatınızdan “size hiç yakışmadığı” ya da “sizi artık sıktığı” için ayrıldı?

Eşyalara karşı anlamsız bir bağlılığımız var, oysa onların yenisi alınabilir. Peki, aynı özeni neden hayatımıza giren insanlara göstermeyiz? Herhangi bir insanın 5 liralık bir tshirtten ya da 50 liralık bir kazaktan daha mı azdır değeri?

Moda değiştiğinde ya da kilo verdiğimizde “yeniden giyeriz” diye sakladığımız giysileri gelin bugün ihtiyacı olanlara verelim ki yenilerine yer açılsın dolabımızda.

Sonra da sebepsiz yere kırdığımız birini arayıp “nasılsın?” diyelim bugün.

Not: Yok, tabi ki senin hediye ettiğin hırkayı başkasına vermeyeceğim, seviyorum ben onu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder