28 Mayıs 2012 Pazartesi

SAATLER

Nedendir bilmem, zamanla aramız pek iyi değil. Müvekkil randevu verir; “Ben öğleden sonra geleyim yarın.” Şimdi öğlen deseydi işim kolay olacaktı, saat 12.00 öğlendir. Ama yok, işimiz o kadar kolay olmamalı, azıcık düşünecek, taşınacak ve hatta ofiste bir aşağı bir yukarı volta atacak zaman yaratmalıyız karşı tarafa. Onun için belli ya da belirlenebilir bir saat vermek doğru olmaz. Öğleden sonra 12.00’den sonra başlıyor, onu anladık da ucu epey açık, bunun 16.00 hatta 17’ye kadar yolu var, beklesin pe.. pejmürde! Avukatlar duruşma kapılarında saatlerce bekledikleri halde kendileri 1 dakika geç kalsa duruşma düştüğünden “geç kalacağıma erken gider, beklerim” deme alışkanlığındadır. Bu nedenle belirsizlikleri de geç kalanları da sevmemeleri normaldir. Hadi hep birlikte acaba neden dakik olamıyoruz diye bir düşünelim. Bir kere biz Türk’üz. (bu zaten her şeyi açıklıyor-mu acaba?) Öncelikle eskiden Türkiye’de saat üretimi yokmuş. Hoş şimdi var mı, onu da bilmiyorum, genelde ya İsviçre’den ya Çin’den geliyor saatlerimiz. Mesela Dolmabahçe Sarayı’nın önünde saat kulesi bile vardır ki o da Paul Garnier markadır, tıpkı Sirkeci Garı’ndaki saatler gibi. İzmir’in simgesi olan saat kulesi ise Alman İmparatoru’nun hediyesi. Almanların “Dakiklik krallara özgü bir meziyettir.” atasözü de durumu açıklamaya yeter sanırım. Bu saat kıtlığında kadınların dakik olmamaları hoş karşılanabilir de çünkü kadınlar sünnet olmaz. Sünnetle saatin elbette çok sağlamdır ilgisi, zira sünnet olup erkekliğe adım atanlara değerli bir saat hediye etmek de adettendir. Zaten 90 dakikalık futbol maçlarına meraklı erkekler için saat birden bire önem kazanır. Hatta birbirlerine yoldan telefon edip, “dakika ve skor alayım” diye soranlar saatten dakikaya bile transfer olmuşlardır zamanla olan ilişkilerinde. Oysa örneğin en azından okumuş, iyi eğitimli insanların dakik olması beklenir. Ne de olsa akademik 15 dakika meşhurdur üniversitelerde. Örneğin hoca azıcık derse geç kalacak olsa, “akademik 15 dakika geçti, ders düşer abicim” demeyen yoktur hocayla kazara yolda karşılaşmamak için kaçar adımlarla amfiden çıkarken. Biz dersi düşüren öğrenciler, duruşma bekleyenler; hepimiz birer katildik aslında; az vakit öldürmedik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder