6 Ocak 2017 Cuma

GÜNLÜK





Ortaokuldayken günlük tutardık. Tutardık diyorum çünkü o zamanlar her kızın bir “en iyi arkadaşı” olurdu ve o iki kız her şeyi birlikte yapardı.  Tam gün okulda birarada olduktan sonra eve gelip saatlerce telefonda konuşabilirlerdi, tabi o zaman internet ya da cep telefonu olsaydı mesajlaşırlardı da diyebilirdim ama yoktu. ( İstanbul fethedilmişti tabi, o kadar da yaşlı değiliz!)
Hemen her gün de görev aşkıyla günlüğümüze  yazardık birkaç satır. Öyle ki yazamadığımızda günlükten özür diler gibi birkaç gündür yazamamış olmamızın nedenlerini sıralardık.
“Çok hastaydım yazamadım” ya da “bayramda Marmaris’e gittik, denize girmekten yazmaya vakit olmadı ama şimdi hepsini toptan yazacağım” gibi bahanelerle gönlünü almaya çalışırdık gelecekteki meçhul okurun.
Okurun diyorum çünkü aslında bilinçaltında bir gün birinin o günlükleri okuyacağı düşüncesi vardı muhtemelen ve biz aslında ondan diliyorduk özürümüzü.
Gerçi bazı bölümlerini yine vaktinden evvel ele geçer korkusu ile İngilizce veya kendimizce şifreli falan yazıyorduk elbette. Mehmet’in adı oluyordu sana Curly Sweet! (Eyvah kendi kendimi deşifre ettim.)
Şimdi ne yapıyor acaba?

Her gün yazınca haliyle her gün de çok enteresan şeyler gelmiyor insanın başına ama elbette ortaokul hazırlık sınıfındaki bir genç kız için her şey heyecan verici değil midir?
Platonik aşklar tabi ki günlüğün önemli bir bölümünü dolduruyordu; “Bugün servislerimiz yan yana geçti, bana gülümsedi!” gibi büyük heyecanlar yaşıyorduk ve bunları paylaşmalıydık uzun uzun!

Neyse anılara dalıp dağıtmayalım konuyu...

Günlüğüm hala duruyor ama elbette okuyamazsınız.
Sadece “Bugün Foça’da deniz çok dalgalıydı, tadı yoktu” gibi bölümlerini belki halka açabilirim şimdilik de takdir edersiniz ki eğlenceli olan bölümler onlar değildi.

Artık günlük tutmuyoruz ama teknoloji gelişti, bir yere gidince sosyal medyada check-in yapıyoruz, fotoğraf paylaşıyor, twitter’a düşüncelerimizi yazıyoruz günlük tadında.
İnsan hafızası ilginç işliyor.
Özellikle canımızı yakan olayları çabuk siliyoruz önbellekten. Tabi sonra facebook hatırlatıyor; “5 yıl önce bugün, şununla, şurada, şunu yapmıştın.”
Hadi ya öyle mi olmuştu?
Ben bunu böyle hatırlamıyordum, senden de hiçbir şey kaçmıyor sevgili face!

Günlük tutmanın iyi tarafı hafızamızın sildiği şeyleri bize hatırlatması çünkü az önce de dediğim gibi hafızamız hamarat evhanımı gibi kötü anıları misafir gider gitmez hemencecik yıkıyor paklıyor, ortalığı havalandırıyor, iyi anıları çıkarıyor ortaya.

Oysa hayat öyle güllük gülistanlık değil. İnişler kadar çıkışlar var. Yaşarken acı veren ama geçtiği için şükretmemiz gereken yaşanmışlıklar var.
Arada canımız sıkıldığında bakıp; evet o geçti, bu da geçecek diyebilmemizi sağlıyor günlükler.
Ya da hep mükemmel diye hatırladığımız ve geri dönsek nasıl olurdu acaba dediğimiz eski sevgili ile kaç kere ayrılıp barıştığımız yazıyor günlükte ve neden geri dönmemiz gerektiği elbette.
İnşallah hayat günlüklerimize kaydedecek çok güzel anılarımız olur bundan sonra.


Ha unutmadan “sevgili günlük, bugün beni instagramdan ekledi!” 06.01.2017

2 yorum: