16 Mayıs 2010 Pazar

Gökten 3 elma düşmüş


Gökten 3 elma düşmüş

Her canlı Ankara Havası eşliğinde göbek atılan bir düğünü tadacaktır.
Nereli olursanız olun, düğünlerde çalınmazsa olmaz bazı türkülerimiz vardır. Bu türkülerin amacı kız tarafı ile erkek tarafını kaynaştırmak, ülkemizin coğrafi ve sosyo-kültürel yapısını davetlilerin öğrenmesini sağlamaktır.
Malatya’nın eşinin bulunmadığını, “Yürü yavrum Konyalım yürü” ile Konyalıların yürümeyi çok seven sportmen insanlar olduklarını, Tokat yollarının taşlı olduğunu, Bitezli Halil’in çökertme’den çıktığını hepimiz türkülerden öğrenmişizdir.
Fidayda da fidayda diyen Ankaralıları ise anlayamadığımız için tanıdığımızı söylemek bugüne kadar pek mümkün olamamıştır.
Politika ruhlarına işlediğinden olsa gerek, çok şey söyleyip, hiçbir şey anlatmamayı başarmakta ustadır Ankaralılar.
Evlenen çift hangi yaşta, hangi ekonomi ya da kültür seviyesinde olursa olsun düğünler üç aşağı beş yukarı birbirine benzer.
Bu konuda düğünün bir sarayda ya da mütevazı bir mahalle arası düğün salonunda olması arasında çok fark bulunmamaktadır.
Önce prenses kostümlü gelinle prens damat salona alkışlar eşliğinde gelir.
Muhtemelen çiftin en sevdiği romantik şarkı ile balonun- pardon düğünün açılış dansı yapılır.
Ancak düğünlerde şen olmak gerekir, bu nedenle tek şarkılık romantizmden sonra beklenen göbek havaları çalmaya başlar.
Bu sırada gelin ve damat davetlilere tek tek hoş geldin demek ve takıları toplamak için mesaiye başlamak zorundadır.
Genç çift masa masa dolaşmaktan ve belki de ilk defa gördükleri kayın hısımlarını ve tanımadıkları davetlileri öpmekten bitap düşer.
Daha doğrusu gelin ile hanım davetliler makyajları bozulmasın diye birbirlerini değil havayı öperler.
Görevlerini başarıyla tamamladıktan sonra eğlenmek ve davetlileri de eğlendirmek için yeni evliler gece boyunca inmemek üzere piste çıkar.
Kılıçla kestikleri 7 katlı görünümündeki maket pastadan birer çatal ve kollarını birbirine dolayarak içtikleri birer yudum şampanya dışında gelin ve damat aç kalır.
Özene bezene seçtikleri menüyü tatmak onlara nasip olmaz.
Sofrada kuş sütü dahi eksik olmasa davetlileri memnun etmek mümkün olmadığı için masalardaki dedikodulara azıcık kulak kabartıp, yiyemedikleri düğün yemeğinin neye benzediğini öğrenmeleri mümkündür.
Ne de olsa davetliler 2 kişilik bir akşam yemeği için bir bilezik parası ödemişlerdir, daha iyi bir menüyü tabi ki hak etmektedirler.
Genç çift evlerinin bir eksiğini gidermek veya daha da iyisi balayına tropik bir adaya gitmek yerine düğün yaptıkları için bu kadarcık azarı da hak etmektedirler.
Zaten gelinlik de biraz şişman mı göstermiştir ne? Hele hele o ton makyaj hiç yakışmamış, yaşlı da göstermiştir gelini. O kaynanın kıyafeti de nedir öyle, kesin gelinini kıskanmış ondan daha çok dikkat çekmek için seçmiştir o kıyafeti de.
Gecenin sonunda tek bir kare fotoğraf için Picasso tablosu bedeli isteyen fotoğrafçıyla kavga edildikten sonra gençlerin yarım kalan eğlencelerini tamamlamak için discoya, yaşlıların da işkembeciye yönelmesiyle düğün sona erer.
Gökten 3 elma düşmüş biri yeni evli Adem ile Havva’nın, biri sizin, diğeri de benim başıma.
Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine, darısı başımıza.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder