23 Temmuz 2010 Cuma

AŞK GÜNEŞLİ HAVALARI SEVER




AŞK GÜNEŞLİ HAVALARI SEVER
Bir insanı sevmek cesaret ister.
Aşk bağlanmaktan, düzenini bozmaktan, evlenmekten korkmamak demektir.
Bir insana gerçekten âşıksanız; işinizi, kurulu düzeninizi bırakıp onun peşinden şehir değiştirmeye bile cesaret edersiniz.
Hatta bu, magazin dergileri için bir “aşk testi” konusu bile olabilir;
“Şu an birlikte olduğunuz sevgiliniz iş için 2 yıl Dubai’ye gitmek zorunda kalsa, yüksek maaşlı işinizi bırakıp onunla gider misiniz?”
Cevabınız “hayır”sa aslında zaten doğru insanla birlikte değilsiniz, vakit kaybetmeden yeni denizlere yelken açın.

Sevmek sorumluluk almak demektir.
“Ben özgürlüğüme düşkünüm” diyerek bir ilişki sürdürülemez. Köpek beslediğinizde bu hafta ayrı takılalım, sen şu yandaki parktaki kuçularla takıl ben de arkadaşlarımla tatile gideyim diyebilir misiniz?

Tasmasını çıkartıp özgürce koşmasına izin verdiğinizde bile gözünüz üzerindedir, daha büyük bir köpek saldırmasın, aman zarar görmesin diye.

Sevdiğiniz zaman Don Quichotte misali hayali düşmanlara karşı savaş verirsiniz.
Alışveriş merkezinin döner kapısına karşı sevgilinizi korumalı, akşamüzeri sahilde esen hain rüzgâra karşı onu sarıp sarmalamalısınız.
Cola kutusunun kapağına karşı vereceği savaşta da cesur bir şövalye gibi onu desteklemeli tırnaklarının yara almasına müsaade etmemelisiniz.

En büyük düşmanınızsa sevgilinizin yüzündeki bir kara buluttur ve acilen dağıtılması gerekir. Mızrağınızla bulutları delik deşik edip yok etmezseniz, yağmurun yağması da kaçınılmazdır.
Aşksa güneşli havaları sever. Güneşli havalarda sevgililerin yüzünde güller açar.
Mevsim bahar olunca papatyalardan fallara bakılır, her daim prenses olan sevgili için taçlar yapılır.
Sevgiliye prensesmiş gibi davranmaktan da korkmamak gerekir, çünkü ancak cesur davrananlar prenseslerin de sadece kendileri gibi asil prenslerle birlikte olacağını bilirler.

2 yorum:

  1. başta biraz feminen bakış açısı sezdim ve okumamaya karar verdim...ama kaybedeceğim en fazla iki dakika olacak diye düşündüm ve sonuna kadar okudum...biliyor musun pek çok konuda haklısın...''en asil prensesler kendilşeri gibi asil olan prenslerle beraber olurlar'' evet bu böylede..! şimdi kaideye istisnayı eklemeye ne dersin...bulutlu hatta sağnak yağmurlu günlerin zengin fakir-sünni alevi-müslüman hristiyan aşkları...bunlar hiçbir zaman güneşli günleri göremezler çünkü dünya düzeninde med ve cezir her koşulda belirleyicidir...adı konmamış aşklar kopmaları ve ayrılıkları getirir, ailelerden yada sevgiliden kopulur...tercih eğer böyle bir aşkta sadece iki yıllığına dubai'ye gidecek olma olsaydı inan kimseye koymazdı bu durumda...şimdi şu fikre ulaşıyorum ben aşk güneşli havaları severse bu basit ama mutlu aşktır,eğer gerçek aşk varsa...aşk bulutlu havalarda yaşanıyorsa bu zor ve görkemli aşktır ki gerçekliğinden şüphe edilemez,çünkü kimse bu kadar mazoşist olamaz...

    naçizane fikirlerim bunlardır...birde su götürmez gerçek vardır ki o da yaz aşklarının eğlenceli baş döndürücü havası hertatil sonunda biter...hatta kader bile böyle ister çoğu zaman...hotel california'yı dinlemişsindir ve iç burkan hikayesini duymuşsundur (ki bilmiyorsan anlatabilirim)...

    YanıtlaSil
  2. Bulutlu havadan kastım sevgilinin yüzündeki endişe bulutları idi,yağmur da gözyaşlarıdır sevgilinin

    YanıtlaSil