20 Ocak 2011 Perşembe

FEMİNİST

“FEMİNİST”

Ayrım doğduğunuz gün pembe tulumunuzu giydiğiniz anda başlar. Mavi giyme hakkınız yeterince büyüyene kadar elinizden alınmıştır.

Erkek iseniz de pembe giymeniz yakışık almaz, elalem ne der sonra? Renklere anlam veren bizler değil miyiz? Hani insanlar eşitti? Daha renkleri bile istediğimiz gibi seçemiyoruz.

Oyun çağında bir kız çocuğu iseniz size asla bir oyuncak araba hediye edilmez, kızlar bebekleriyle evcilik oynar çünkü.

Sonra ergenlik döneminden itibaren hayatınızın üçte birini kaplayacak kızsal bir mazeretiniz olduğunu fark edersiniz. Buna kısaca regli denir. Yanlış telaffuzla buna renkli diyenler de mevcuttur. Eh, haksız da sayılmazlar zira bu gerçekten de her yönüyle “renkli” bir hadisedir.

Bu renkli dönem başlamadan önce Türk filmi seyrederken bile kendini tutamayan, ağlak bir insana dönüşürsünüz, çikolata ve tatlı yeme isteğiniz tavan yapar, yüzünüzde 30 yaşına da gelseniz durumunuzu ele veren bir sivilce mutlaka baş gösterir.

Kokuları her zaman olduğundan daha yoğun hissettiğiniz gibi, zekânız ve önsezileriniz de açıldığından bu dönemde örneğin eşinizin sizi aldattığını gözlerinden anlayabilirsiniz. Leb demeden leblebiyi anlayan bu haliniz nedeniyle oldukça da asabi davranışlar sergileyebilirsiniz.

Velhasılı bu durum suç işlemeniz halinde kesinlikle hafifletici neden olarak kullanılması gereken fiziksel bir olaydır.

Kadınlarla erkekler arasındaki en önemli farklardan biri de dış görünüşle ilgilidir. Kadınsanız şık olmak adına kış günü eteğinizin altına ince çorap giyerek uzun ve yorucu bir günde dahi çivi gibi topuklu ayakkabılarla arz-ı endam etmek zorunda kalabilirsiniz. Henüz hiçbir yerde elektrikli battaniye tipi bir eteğe rastlamış olmadığımdan, yurdum mucitlerini bu konuya el atmaları için uyarmayı da vazife bilirim.

Üstelik o eteği giymek de sanıldığı kadar kolay değildir, zira önce ağda, jilet veya benzeri bir yöntemle “çim biçme” operasyonu yapmanız gerekir.

Aynı tüyler, hatta daha sık ve kalın halleriyle, adeta bir orman şeklinde erkeklerde de mevcut olmalarına karşın örneğin bir kızın bıyıklı olması asla kabul edilemez.

“Bir elinde cımbız bir elinde ayna, umurunda mı dünya?” diyen şaire cevabımız; “Umurumuzda olmasaydı sizin gibi dolaşırdık” olurdu herhalde.

Erkekler bizim alışverişe olan düşkünlüğümüze de anlam veremezler. Çünkü eşiniz ya da babanız her düğüne aynı takım elbiseyle gidebilir ama siz 2 kere aynı abiyeyi giyseniz, burun kıvrılır. Dedikodular başlar.

Eşiniz evden sadece cüzdanını ve telefonunu alıp çıkabilir ama kadınlar çanta taşımak zorundadır.

Ah o çantada neler yoktur ki!
Bir kere kadın dediğin makyaj yapar. Çantasında mutlaka, ayna, fırça, toka, ruj, göz kalemi, allık, bunları gerektiğinde temizlemek için pamuk, selpak, ped, parfüm, törpü, su, kalem, not defteri vs pek çok şey bulunur.

Hatta genel olarak yanınızdaki erkek; “Şu cüzdanımı çantana koyar mısın, anahtarımı da al” şeklinde kendi üzerindeki ağırlıkları da size taşıtır. Lazım olduğunda “Bir selpak versene” der. Sonra bir de üstüne “Ya siz bu çantaları niye taşıyorsunuz, bak biz elimizi kolumuzu sallayarak dolaşıyoruz” diye söylenir.


Kadınsanız bazı yörelerde kiminle evleneceğinize ya da ne zaman evleneceğinize dahi karar veremezsiniz. Erkekler böyle basit konularla kendinizi yormanıza müsaade etmezler, centilmendirler.

Erkek yaparsa elinin, kadın yaparsa alnının kiridir zaten bazı şeyler.

Çocuk sahibi olmaya karar verdiyseniz 9 ay boyunca kusma, şişmanlama gibi çeşitli işkencelere katlanmak zorundasınızdır. Eşiniz ise büyük özveri ile belki bir gece aşerdiğiniz için çıkıp size yarım kilo erik almak zorunda kalıp yıllarca anlatır durur.

Eh çocuğun içerde temelli kalması da mümkün olmadığından bir şekilde sancı çekip doğurmak da gerekir.

Siz gece tatlı uykunuzdan uyanıp, ağlayan bebeğinizi emzirirken eşiniz; “Kalk çocuk ağlıyor” diyerek görevini tamamladıktan sonra rüyasına kaldığı yerden devam etmeye başlamıştır çoktan.


Sabah yarı uykulu işinize gitseniz bile eve döndüğünüzde yemek yapmalısınız çünkü bu da kadın işidir. Erkekler genellikle bu konuda iyi niyetli olsalar dahi yemek yapmayı “bilmedikleri” için size yardımcı olamazlar.

Bir kısmının da 2 yumurta kırdığı halde mutfağı savaş alanına çevirebilme yetenekleri olduğundan zaten siz yardım etmemelerini tercih edersiniz.

Erkek dilindeki en ağır küfürlerden biri ise tahminlerin aksine “feminist”tir. Yukarıdaki gibi cümleler kurmaya başladığınızda cevap yerine şu soru gelir hemen; “Sen başımıza feminist mi olacaksın?”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder