18 Ocak 2011 Salı

LAHANA TURŞUSU

LAHANA TURŞUSU

Eski Türk filmlerinde bazı klişeler vardır. Sevgililer ufak bir tartışma yaşar, gurur meselesi yapar, bakarsınız ertesi gün yıldırım nikâhıyla başkasıyla evlenivermiş.

Hangi arada buldun yeni kocayı (ya da karıyı) da evlendin bir günde? O nasıl bir aşktır ki delice sevdiğini söylerken başkasının kollarına atlatır seni birkaç saat içinde?

Tezatlıklar sadece eski filmlerde yok tabi, yeni dizilerden birinde ilk sahnede aşiret reisinin annesi, namazında niyazında yaşlı kadın portresi çizerken, ikinci sahnede uyuşturucu kaçakçılığı yapmayı reddeden oğluna hayat dersi verip azarlamakta. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu be teyzem?

Eh bu dizileri izleyen insanların da tutarsız olması gayet normal. Örneğin evlilik programında bir kıza talip olarak gelen erkek, neden onu seçtiği konusuna “başı örtülü, mutaassıp olduğu için seçtim” demekte. Ancak daha sonra bu mutaassıp kızın imam nikâhı adı altında nikâhsız bir birlikteliği 3 gün önce sona erdiğinden koca aramaya televizyona geldiği ortaya çıkmakta ve bu son derece normal karşılanmaktadır.

Türkiye’de televizyon ciddiye alınır. Dizide ölen kahramanın arkasından gazeteye ölüm ilanı verilir, cenaze namazı kılınır. Belki tüm bunları espri olarak kabul edebilirdim ta ki izlediğim dizideki bir bölüm, birkaç hafta sonra aynen başıma gelinceye kadar.

Dizide bir kumarhaneler kralının oğlu, evlerinden kargo şirketi elemanı gibi giyinen kişilerce çanta içinde kaçırılmakta ve fidye istenmekteydi.

Gerçekte ise müvekkilimin fabrikasında çalışan elemanlardan biri bir arkadaşıyla birlikte eski patronunun bebeğini aynı çanta yöntemiyle kaçırıp, hafta sonu müvekkilimin fabrikasında saklamıştı.

Sözkonusu elemanın çeşitli kereler arabayla beni evime kadar bıraktığını düşündükçe insanın tüyleri haliyle kirpileşiveriyor. Elemanın polisteki ifadesinde diziyi izledikten sonra bu yöntemle eve girmeye karar verdiklerini itiraf ettiğini de söylemek gerek.


Peki, aynı diziyi ben de seyretmiş olmama rağmen benim aklıma neden gördüklerimi tekrarlamak gelmemekte de yukarıdaki örneklerdeki insanların aklına gelmektedir?

Haberlerde kendini köprüden atmak isteyenlerin görüntülerinin gösterilmemesine karar verildikten sonra intiharların azalması; “15 dakikalığına da olsa ünlü olamayacaksam neden öleyim ki?” düşüncesinden mi kaynaklanmaktadır?

Ekranda izlediğimiz görüntüler o kadar etkileyicidir ki, filmin karakteri dolaptan bir kutu cola alınca, bizde de içme isteği uyanır ve bu yüzden bu tip gizli reklamlar yasaklanmaktadır.

Peki, ekranlardaki sigara ve alkolün üzeri özendirici olmasın diye sansürlenirken, hemen her dizide mevcut olan silahlar yavaş yavaş değil de bir anda öldürebildikleri için mi buzlanmaktan kurtulmaktadırlar?

Bence yasaklanacaksa gezelim görelim, yiyelim içelim konulu belgeseller acilen yasaklanmalıdır. Zira ekranlarda beni en çok etkileyen görüntüler bu programlarda yer almaktadır.

Allah’ın bazı şanslı kullarının tropik bir adada, deniz kıyısında, karides yerken üstüne bir de para kazanıyor olmaları hiç adil değil. Beni mesleğimden soğutan, gezmeye özendiren bu görüntüler acilen yasaklanmalıdır!

1 yorum:

  1. meraklısına not: kaçırma olayı yaşanmış gerçek bir olaydır

    YanıtlaSil