25 Ağustos 2010 Çarşamba

GÜLÜMSEME BULAŞICIDIR

GÜLÜMSEME BULAŞICIDIR

Komedyenler genelde kısa boylu ve çirkindir. Belki de çirkin oldukları için güldürmeyi seçmişlerdir. Ne de olsa kadınlar kendilerini güldüren erkekleri severler, ancak komik kadınlar o kadar popüler değillerdir.

“Karı gibi gülmesene” denilerek büyütülen erkeklere gülmenin yakıştırılamadığı gibi, kadınların alaycı olması da hoş görülmez pek.

Güzel bir kadına ya da yakışıklı bir erkeğe gülmek zordur. Komedi filmlerinde en fazla aptal sarışın rolüne layık görülür kadın. Hem zeki, hem güzel bir kadının aynı zamanda komik olmasına asla izin verilmez.

Oysa mizah zekânın zekâtıdır.

Yunuslar sevimlidir çünkü yüzleri hep gülümser gibidir. Oysa sevimli bir yunus hain köpekbalığını burnuyla vura vura öldürebilir. Yunusa karşı savunmasız olan köpekbalığı ise fotojenik bir gülümsemeye sahip olmadığı için ancak korku filmlerinde başrol oynayabilir.

Dizilerde gülmemizi sağlamak için kahkaha efektleri kullanılır. Çünkü bilinir ki gülümseme bulaşıcıdır.
1962’de Tanganika’da bir okulda bir kız öğrenci gülmeye başlar. Kısa sürede bu gülme krizi tüm okula yayılır. Bulaşıcı bir hastalık gibi yayılan bu kriz nedeniyle okul 3 hafta tatil edilir.
Elektrikler kesikti çalışamadık bahanesi yerine hocam biz gülme krizine girdik diyebilirsiniz. Hocanız bunu yemese de en azından gülecektir.

İnsanlar ayna gibidir; siz nasıl hareket ederseniz, aynadaki yansımanız da aynen karşılık verir size.


Gülmenin bazı kuralları vardır, öyle dudaklarınızın yukarı doğru kıvrılması yetmez.

Mesela kendi kendinize gülemezsiniz, deli derler. Oysa âşıksanız kendi kendinize gülümseyebilirsiniz, hoş aşk da geçici bir delilik halidir ya.

Peki, kendi kendimizi gıdıklayınca niçin gülmeyiz? Kadınlar kendilerini gıdıklayan erkekleri de mi severler?


Bazense gülümsemeye zorlar hayat bizi.

Fotoğraf çekilirken gülümsenir. Bu durumda durduk yere gülmek, hatta makineye bakıp “cheese” demek bile serbesttir. Kimse size deli diyemez.

Çok gülmekse hoş karşılanmaz, hemen “çok güldük çok ağlayacağız” diyen ve mutluluğunuzu kursağınıza dizen bir işgüzar çıkar.


Bazen de birini sinir etmek için gülebilirsiniz. O çok öfkeliyken, sizin gülüyor olmanıza katlanamaz.

İnternette yazışırken de gülümsediğimizi göstermek için “iki nokta üst üste kapa parantez” diye yazmamız gerekir. “Ben patronumu çok seviyorum” cümlesinin sonundaki minik bir gülücük ikonu, sizi durduk yere patron yalakası olmaktan kurtarabilir.


İnsan fetüsünün bile gülümsediği tespit edilmiştir. Yani gülmek doğuştan gelir.
Ancak sonradan sosyal ve kültürel öğrenimlerle şekillenir.
Gülmenin ses seviyesi de kültürel seviyeyi gösterir.

Eğitimli insanlar sesli kahkahalar atmazlar. Bir insanın sonradan görme olup olmadığını anlamak için onu güldürmeyi deneyebilirsiniz. Normal konuşmasında kendini kontrol edebilen sonradan görmeler öfkelendiklerinde, ağladıklarında ve tabi ki kahkaha attıklarında gerçek kimliklerini ele verirler.

Yetişkinler de çocuklar kadar çok gülemez. Sosyal çevre baskısına yenik düşeriz.
Düşene herkes güler ama sadece bıyık altından, oysa çocuklar anında basar kahkahayı.

Japonlarda gülümseme bir keyif anlatımı değil, kendi dertleri ile başkalarını da üzmemek için küçük yaşlardan başlayarak öğrenilen bir terbiye kuralıdır.


Gülmenin sakinleştirici bir etkisi de vardır. Diyelim anneniz ya da sevgiliniz size bir nedenden küstü. Karşısına geçip biraz şirinlik, biraz şebeklik yapmanıza dayanabilir mi? Öfkesi geçer gülmeye başlar siz de sorununuzu çözümlemek için konuşma fırsatı yakalar, belki de özür dileyebilirsiniz.

Bazen gülmekten yaşlar gelir gözlerinizden.
Gamze de aslında derinin alt tarafta bulunan dokulara yapışması nedeniyle oluşan genetik bir bozukluktur.
Gülümsemekse yüzde kırışıklıklara yol açar.
Tüm bunlara rağmen sizi olduğunuzdan güzel gösterir.

Gülümsemeye en çok ihtiyaç duyan kişi başkasına verecek bir gülüşü olmayandır; yorgun veya hastalara, özellikle de asık suratlılara gülümseyin.

Gülümsemek her kapıyı açar, tüm buzları eritir, karnınızı doyurur; ne demişler bir kahkaha bir kilo pirzola. Hem de et gibi pahallı değil, sudan ucuz. Size tüm maliyeti biraz kaslarınızı çalıştırmaktan ibaret.

Somurtuk bir yüzde 43, sahte bir gülümseme için 2 kas hareketi kullanılırken, gerçek gülümseme için 17 yüz kasımızın gerilmesi gerekir.
Demem o ki zoraki gülümserseniz anlarım; gözlerinizin içiyle gülümseyin. Gülümsemenizi bulaştırın.

1 yorum:

  1. gülümseme üzerine daha öğretici ve keyifli bir yazı okumamıştım.kalemine sağlık.

    YanıtlaSil